Herkesin merak ettiği o olay! Genç kızları bekleyen gerçekler! Bediuzzaman Said Nursi Eskişehir hapishanesinin penceresinden lise bahçesinde oynayan genç kızları görür, ve uzun uzun ağlar, o genç kızlar arasında adile naşitte var mıydı? Sonuna kadar izle ve öğren! #GüzelGörünmek #ölüm #güzellikgeçicidir Şualar Risalesi video serisi için tıklayın; https://youtube.com/playlist?list=PLIbMQVUKxl0RVYmjFyKe43ljH8VE40Bv- 00:00 Giriş 00:34 Cennete nasıl rahat gidilir? 06:40 Risale-i nur bölümü 07:38 Ölümü ne zaman düşüneceksin 22:03 İman nuru ile uykudan uyanmak 40:03 Lise bahçesinde oynayan kızlardan biri Adile Naşit midir? Hayırlara vesile olmak , daha fazla insanlara ulaşabilmek için "KATIL" butonu ile aşağıdaki linkten bize destek olabilirsiniz https://www.youtube.com/channel/UCaDpCyQiDfjLJ5jTmzZz7ZA/join Facebook ; https://tr-tr.facebook.com/mehmedimyldz/ Twitter ; https://twitter.com/mehmedimyldz?lang=tr İnstagram ; https://www.instagram.com/mehmedimyldz Bize Ulaşın: Yurtiçi ve yurtdışından iletişim için; +90 (532) 436 15 56 +90 (530) 913 82 22 hayalhanemmersin@gmail.com Risale-i Nur'da okunan bölüm; Şualar on birinci 11.şua 3.mesele Üçüncü Mesele Gençlik Rehberinde izahı bulunan ibretli bir hâdisenin hülâsası şudur: Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler. Geldiler, sordular. Ben dedim: “Şimdi beni kendi halime bırakınız, gidiniz.” Evet, gördüğüm hakikattır, hayal değil. Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri kıştır; öyle de, gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır. Geçmiş zamanın elli sene evvelki hâdisatı sinema ile hal-i hazırda gösterildiği gibi, gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hâdisatını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalâlet ve sefahetin elli altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilseydi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşru keyiflerine nefretler ve teellümlerle ağlayacaklardı. Ben o Eskişehir Hapishanesindeki müşahede ile meşgul iken, sefahet ve dalâleti terviç eden bir şahs-ı mânevî, insî bir şeytan gibi karşıma dikildi ve dedi: “Biz hayatın herbir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz; bize karışma.” Ben de cevaben dedim: Madem lezzet ve zevk için ölümü hatıra getirmeyip dalâlet ve sefahete atılıyorsun. Kat’iyen bil ki, senin dalâletin hükmüyle bütün geçmiş zaman-ı mazi ölmüş ve mâdumdur. Ve içinde cenazeleri çürümüş bir vahşetli mezaristandır. İnsaniyet alâkadarlığıyla ve dalâlet yoluyla, senin başına ve varsa ve ölmemişse kalbine, o hadsiz firaklardan ve o nihayetsiz dostlarının ebedî ölümlerinden gelen elemler, senin şimdiki sarhoşça, pek kısa bir zamandaki cüz’î lezzetini imha ettiği gibi, gelecek istikbal zamanı dahi, itikatsızlığın cihetiyle yine mâdum ve karanlıklı ve ölü ve dehşetli bir vahşetgâhtır. Ve oradan gelen ve başını vücuda çıkaran ve zaman-ı hazıra uğrayan biçarelerin başları ecel cellâdının satırıyla kesilip hiçliğe atıldığından, mütemadiyen akıl alâkadarlığıyla senin imansız başına hadsiz elîm endişeler yağdırıyor. Senin sefihâne cüz’î lezzetini zîr ü zeber eder. Eğer dalâleti ve sefaheti bırakıp iman-ı tahkiki ve istikamet dairesine girsen, iman nuruyla göreceksin ki, o geçmiş zaman-ı mazi mâdum ve herşeyi çürüten bir mezaristan değil, belki mevcut ve istikbale inkılâp eden nuranî bir âlem ve bâki ruhların istikbaldeki saadet saraylarına girmelerine bir intizar salonu görünmesi haysiyetiyle, değil elem, belki imanın kuvvetine göre Cennetin bir nevi mânevî lezzetini dünyada dahi tattırdığı gibi gelecek istikbal zamanı, değil vahşetgâh ve karanlık, belki iman gözüyle görünür ki, saadet-i ebediye saraylarında hadsiz rahmeti ve keremi bulunan ve her bahar ve yazı birer sofra yapan ve nimetlerle dolduran bir Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-İkramın ziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış, oraya sevkiyat var diye iman sinemasıyla müşahede ettiğinden, derecesine göre bâki âlemin bir nevi lezzetini hissedebilir. Demek hakikî ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir. RİSALE-İ NUR METODU İLE İMAN VE KÜFRÜN DENGESİ Küfrün içerisindeki manevi azapları gösterir. imanın içerisindeki mutluluğu ve saadeti gösterir. Allah ile yakın olduğunu hisseden biri başka hiçbir lezzete ihtiyaç duymaz. Yelkovan biraz izlenirse döndüğü görünür. →Akrebin dönmesi ise uzun zaman alır, hemen görünmez. Yaz-güz-kış, yelkovan gibidir. Göz önünde anlaşılması nettir. Genç iken yaşlanmak, akrep gibidir. Anlaşılması zamanla olur, bir anda olmaz.

MERAK EDİLEN SAİD NURSİ ADİLE NAŞİT OLAYI | Mehmet Yıldızadile naşithapishaneeskişehir hapishanesi üstad3. meseleraks eden kızlarharam sevdagüzel görünmekgüzellik geçicidir